Filtreler
Filtreler
Bulunan: 25 Adet 0.000 sn
Tam Metin [2]
Editör/Editörler [1]
Yayın Dili [3]
Tez Danışmanı [1]
Kurum Dışı Yazarlar [1]
Osmanlı vilayetlerinde mesleki-teknik eğitimin gelişimine bakışlar: Bursa Sanayi Mektebi

Mehmet Ali YILDIRIM

Makale | 2013 | Karadeniz Araştırmaları Balkan, Kafkas, Doğu Avrupa ve Anadolu İncelemeleri Dergisi37 ( 37 ) , pp.71 - 90

Osmanlı döneminde faaliyet gösteren sanayi mekteplerinin ilk örneği, 1863 yılında Niş’te tesis edilen ıslahhânedir. Kimsesiz çocukları sefil ve perişan bir vaziyetten kurtararak topluma kazandırmak amacıyla Mithat Paşa tarafından kurulan Niş Islahhânesi’nin başarısı evvela bölgede ve kısa süre sonra Anadolu’da ıslahhânelerin yaygınlaşmasını sağladı. Öte yandan bu özgün ve fonksiyonel kurumlar zamanla eğitim-öğretim faaliyetleriyle ön plana çıkarak birer mesleki eğitim kurumu halini aldılar. Ancak bu dönüşüm, masrafları yerel yöneticilerin belirlediği ve sabit olmayan kaynaklarla karşılandığından dolayı her ıslahhâne için farklı süre . . . ve zamanlarda gerçekleşti. Dolayısıyla bu çalışmada Anadolu’nun önemli kentlerinden olan Bursa’daki sanayi mektebinin gelişimi ele alınmıştır. Emsalleri gibi 1911 yılına kadar standart bir program ve teşkilat yapısından uzak kalan mektebin, tarihsel süreç içerisinde nasıl bir ilerleme kaydettiği kuruluşundan Cumhuriyet devrine kadar incelenmeye çalışılmıştır Daha fazlası Daha az

Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Kilis'te modern eğitim

Mehmet Ali YILDIRIM | Ali AKDENİZ

Kitap | 2020 | Kilis 7 Aralık Üniversitesi Kilis Tarihi ve Kültürü Araştırma Merkezi (KİTAM)

Klasik dönem Osmanlı eğitim kurumlarının temelini sıbyan mektepleri oluşturmaktaydı. Temel dini- ahlaki eğitimin verildiği bu mekteplerden mezun olanların devam edebilecekleri yegane eğitim müesseseleri ise medreselerdi. Saray Mektebi diğer adıyla Enderun, merkezde bulunmakta ve saray işlerinde kullanılan personel ile mülki görevliler burada yetiştirilmekteydi.

Suriye'de kalan toprakları ve Kilis halkı

OSMAN TAŞKIN

Makale | 2022 | Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi12 ( 3 ) , pp.1772 - 1783

Bu makale 20 Ekim 1921’de Türkiye ve Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması’yla belirlenen Türkiye- Suriye hudut çizgisinin Kilis’te yaratmış olduğu ekonomik ve sosyal etkisine ve hudut dışında kalan toprakların durumuna odaklanmıştır. Sınır hattının şehrin çok yakınından geçerek parçalamış olduğu aşiretler, bağ, bahçe, köy ve toprakların halk üzerinde nasıl bir tesir bıraktığı ve bu konuda dile getirilen sıkıntıların neler olduğu üzerinde durulmuştur. Anlaşmanın uygulanmasında yapılan yanlışlıkların ve keyfiliğin halkın tahammülünü ne derece zorladığı incelenmiştir.Uluslararası bir anlaşmayla temin edilen hakların zamanla nası . . .l haksız yere ellerinden alındığı ve yaşanan sıkıntılar ve bu sıkıntıların giderilmesi için halkın gösterdiği çaresiz çabalar ele alınmıştır. Yaşanan problemler karşısında genel siyasi ortama bağlı olarak merkezi hükümetin tavrının nasıl olduğu ve bu tavır karşısında gösterilen tepkiler incelenmiştir. Toprakları Suriye’de kalan vatandaşlarımızın bu toprakların tasarrufunda Fransız manda yönetimi ve bağımsızlığı verildikten sonra Suriye hükümetiyle Türkiye arasında yapılan siyasi ilişkiler ve bu çerçevede Türkiye hükümetinin ortaya koyduğu politika incelenmiştir. Günümüzde bu tasarruf haklarının durumu, hak ve alacaklarının ne durumda olduğu üzerinde durulmuştur Daha fazlası Daha az

Sınırın tarihi ve coğrafi yansımaları: Kilis örneği

Meral KUZGUN | Ömer Faruk İNCİLİ

Makale | 2023 | Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi11 ( 34 ) , pp.390 - 421

Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Osmanlı Devleti’ne ait topraklar bir bir işgal edilmiştir. Bu işgallerden payını alan Kilis önce İngilizlerin sonrasında da Fransızların işgaline uğramıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Anadolu’nun güney topraklarında teşekkül ettirilen Kuva-yı Milliye Teşkilatı Kilis’te de vücut bulmuştur. Milli Mücadele döneminde Fransızlara karşı büyük bir direnç gösteren Kilis halkı, Sakarya Zaferi sonrası imzalanan Ankara Anlaşması gereğince üç yıllık düşman işgalinden 7 Aralık 1921 tarihinde kurtulmuştur. Düşman işgalinden kurtulmanın sevincini yaşayan Kilis halkının sonraki yıllarda başını . . .ağrıtacak temel konu Ankara Antlaşması’nın 13. maddesinin, Fransa mandası olan Suriye hükümetince gereği gibi uygulanmaması olmuştur. Sonraki süreçlerde sınır komisyonlarca kabul edilip revize edilmişse de fiziki unsurlar ile ayrılmayan bu siyasi sınır Kilis için farklı mekânsal, iktisadi, kültürel ve demografik süreçlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Çalışmada sınırın oluşturulması ve sonrasında yaşanılan durumlar tarihi ve coğrafi bakış açısıyla ele alınmıştır. Sınır etkisini ortaya koyabilmek için Kilis’in yerel basın organı olan günlük gazete arşivi, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, TBMM Gizli Celse Zabıtları ve II. TBMM Zabıt Ceridesi incelenmiş ve çalışma için nitel veriler elde edilmiştir. Coğrafi açıdan sınır etkisini ortaya koyabilmek için sınır çizilmeden önceki Kilis Kazasının potansiyelini belirlemek gerekmiştir. Bu doğrultuda Halep Vilayet Salnamelerinde yer alan Kilis’e bağlı köy yerleşmelerine ulaşılarak 1:200.000 ölçekli topografya haritalarından ve Google Earth Pro yazılımından yararlanılarak köylerin muhtemel lokasyonları belirlenmiştir. Belirlenen yerleşme lokasyonları, ArcGIS 10.3 coğrafi bilgi sistemleri yazılımı kullanılarak dağılış haritalarına dönüştürülmüştür. Sınır etkisini en iyi yansıtan somut verilerin diğeri ise nüfus verileridir. Sınır öncesi nüfus verilerine Halep Vilayet Salnamelerinden, sınır sonrasındaki nüfus verilerine ise Genel Nüfus Sayımı sonuçlarından ulaşılmıştır. Nüfus sayıları karşılaştırıldığında Kilis, sınır oluşturulduktan sonra nüfus kaybeden ve merkeziyetin zayıfladığı bir yer olarak karşımıza çıkar. Çünkü Halep’e bağlılığıyla güç kazanan Kilis, bu fonksiyonunu sınırdan sonra büyük ölçüde kaybetmiştir. Dolayısıyla sınır, Kilis’in kaderi olmuştur. Kilis’te sınır bir yandan korku, tehdit, resmiyeti ifade ederken diğer taraftan vaz geçilmeyen illegal sınır ticaretiyle halkın bir kesiminin geçim kapısı olmuştur Daha fazlası Daha az

Kilisli Ömer Müftî'nin Dühân Risâlesi -Değerlendirme, Tahkik, Tercüme-

Hüseyin BAYSA

Kitap | 2020 | Kilis 7 Aralık Üniversitesi

Sigara içmenin ve ticaretini yapmanın şer’î hükmü, tütü-nün müslüman toplumlarda yayıldığı XVI. yüzyıldan itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Ömer Müftî Kilîsî de bir risâle ile bu tartışmaya dâhil olmuştur. Onun deruhte ettiği fetva işleri ile müftülük görevinin, kendisini sosyal bir sorun olan bu me-sele hakkında fıkhî telifte bulunmaya sevk ettiğini düşünmek mümkündür. Yine risâlesinde sigara içmenin ahlaki yönüne değinmiş olması, onun üstlendiği vazife gereğince toplumu yanlış davranışlardan uzak tutma sorumluluğu ile hareket et-tiğini akla getirmektedir. Kilîsî Risâletü’d-dühân adlı eserinde sigara içmenin ve onu ticari akde ko . . .nu etmenin haram olduğunu ileri sürmüş-tür. Kilîsî bu görüşü ortaya koyarken ve temellendirirken ilmî usûle uygun hareket etmiştir. Sigaranın sağlığa verdiği zarar, risâlede önemli bir argüman olarak sunulmuştur. Aynı şekilde sigara içmenin israf boyutu ve başkasına verdiği rahatsızlık, hükmün tesisinde önemli yan deliller olarak kullanılmıştır.Kilisli Ömer Müftî’nin sigaranın hükmüne dair savunduğu görüş, geçmişte olduğu gibi günümüzde de en çok tercih edi-len görüştür. Kilîsî’nin sigaranın yol açtığı sağlık sorunlarının günümüzdeki kadar bilinemediği dönemde risâlesinde gün-deme getirdiği gerekçelendirmelerin, sosyal sorun olmaya devam eden sigara içme alışkanlığına karşı duyarlılığa vesile olması umulmaktadır Daha fazlası Daha az

Evaluation of environmental learning acquisitions in the curriculum of primary and middle school courses in line with the revised Bloom’s Taxonomy

Mehmet ŞENTÜRK

_ozgunmakale | 2023 | Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi3 ( 21 ) , pp.218 - 240

Bu araştırmada Türkiye’de ilkokul ve ortaokul düzeyinde verilen derslerin öğretim programlarında yer alan çevre ile ilgili kazanımların Yenilenmiş Bloom Taksonomisi’ne göre değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırmada nitel araştırma yaklaşımlarından faydalanılmıştır. Ayrıca araştırmada doküman analizi deseni kullanılarak 2018 yılında yayınlanan ilköğretim düzeyindeki öğretim programları incelenmiştir. Araştırmada incelenen ilköğretim öğretim programları içerik analizi yöntemi ile analiz edilmiştir. Kazanımlar, sınıf düzeyine göre incelendiğinde sınıf düzeyleri arasında çevre ile ilgili kazanımlar açısından bir . . . dengesizliğin olduğu belirlenmiştir. Öğretim programları Yenilenmiş Bloom Taksonomisi’ne göre değerlendirildiğinde ise çevre ile ilgili kazanımların yine taksonomide yer alan boyutlara göre dengesiz bir dağılım gösterdiği belirlenmiştir Daha fazlası Daha az

Bölünebilme kurallarını konusunun öğretimine yönelik bir çalışma

BEDİRHAN TEKE

Bildiri | | UBAK Conferences Publishing House

Munzur 4th International Conference On Social Sciences'nde sunulan bildiri.

Günümüz dünya sorunlarının sosyal bilgiler öğretmen adaylarının gözünden incelenmesi

Mehmet ŞENTÜRK

Makale | 2023 | Educational Academic Research1 ( 48 ) , pp.125 - 135

Bu çalışmanın amacı günümüz dünya sorunlarını sosyal bilgiler öğretmen adaylarının gözünden incelemektir. Bu amaç doğrultusunda çalışmada nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji deseninden yararlanılmıştır. Çalışma 3. sınıfta öğrenim gören 46 sosyal bilgiler öğretmen adayıyla yürütülmüştür. Öğretmen adaylarının günümüz dünya sorunlarına ilişkin görüşleri, araştırmacılar tarafından geliştirilen yarı yapılandırılmış görüşme formu aracılığıyla elde edilmiştir. Toplanan veriler içerik analizi ile analiz edilmiştir. Analizler sonucunda sosyal bilgiler öğretmen adaylarının “şiddet içerikli sorunları” öncelikli olarak çözüme kavuşturulm . . .ası gereken günümüz dünya sorunları olarak gördüğü ortaya çıkmıştır. Ayrıca günümüz dünya sorunlarının oluşma nedenlerinin “bilinçsizliğe” bağlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Öğretmen adayları “eğitimi” günümüz dünya sorunlarının ortadan kaldırılmasında en etkili araç olarak görmektedirler. Bununla birlikte sosyal bilgiler öğretmen adaylarının günümüz dünya sorunlarına yönelik konuların öğretiminde en çok “örnek olay yönteminin” kullanılabileceğini ifade ettikleri belirlenmiştir. Yine verilerin analizi sonucunda sosyal bilgiler öğretmen adaylarının günümüz dünya sorunlarına karşı “bilinçlendirme ve çevreyi koruma” gibi bireysel önlemler aldıkları sonucuna ulaşılmıştı Daha fazlası Daha az

Determining the relationship between nursing students' alexithymia levels and submissive behavior and self-esteem

Fatma KARASU | RABİA ARPACI

Makale | 2022 | Gevher Nesibe Journal of Medical Health Sciences

Aim: This study was conducted to examine the relationship between that nursing students’ alexithymia levels with submissive behavior and self-esteem. Methods: The population of the study consists of nursing students studying at Kilis 7 Aralık University. Its sample consists of 226 nursing students. The study was conducted between January - February 2021. Toronto Alexithymia Scale, Submissive Behaviors Scale and Rosenberg Self-Esteem Scale were used for data. The data were evaluated in the SPSS 24.0 statistics program. In addition to descriptive statistics, Kruskal-Wallis, Mann-Whitney U and correlation tests were used to evaluate th . . .e data obtained in the study. Ethics committee and institution permission was obtained in order to conduct the study. Results: Nursing students Toronto Alexithymia Scale total score average is 51.94 ± 9.97, Submissive Behaviors Scale total score average is 40.57 ± 9.90, Rosenberg Self-Esteem Scale total score average is found as 29.63 ± 4.18. Nursing students’ alexithymia levels with between submissive behavior was determined positive way a weak relationship (r = 0.369, p = 0.001). Students’ alexithymia levels with between Self-Esteem was found negative way a middle-level relationship (r = -0.461, p = 0.001). It was determined that 51.3 % of the Toronto Alexithymia Scale received > 52 points. Conclusion: Nursing students’ alexithymia level were determined that submissive behavior and self-esteem are middle. As alexithymia level increased, also is increased show submissive behavior and as alexithymia level decreased, was determined self-esteem increased Daha fazlası Daha az

Gazzali'nin nedensellik anlayışı ile Malebranche'ın okazyonalizminin karşılaştırılması

Muharrem ŞAHİNER

Makale | 2014 | Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi4 ( 7 ) , pp.1 - 27

Zorunlu nedenselliği reddeden ve her defasında Tanrı'nın neden ile sonuç arasındaki bağı yarattığını ifade eden okazyonalizm görüşü Malebranche ve Gazalî'nin felsefelerinin bir parçasını oluşturmaktadır. Biz çalışmamızın birinci bölümünde Gazalî'nin Tehafüt el-Felasife kitabının on yedinci meselesinde ele aldığı nedensellik eleştirisini inceleyeceğiz. İkinci bölümde ise Malebranche'ın okazyonalizmini genel hatlarıyla ele alacağız. Son bölümde de aralarındaki benzerlik ve farklara temas ederek okazyonalizm açısından değerlendireceğiz. Gazalî, Aristo felsefesinin İslam düşüncesine aktarılması ile başlayan meşşai felsefenin savunduğu T . . .anrı'nın yaratmasında ve nedensellikte zorunluluk fikirlerini eleştirmiş ve aklen bu zorunluluğun gösterilemeyeceğini ifade etmiştir. Böylece Tanrı'nın yaratmasını zorunluluk kavramından arındırarak irade kavramıyla yorumlamıştır. Gazalî, meşşaî filozoflara yönelttiği eleştiriler ile felsefeye değil filozofların bazı görüşlerine karşı çıkmıştır. Tehafüt el-Felasife'de ele aldığı nedensellik eleştirisi ile de din ve felsefe arasında uzlaştırıcı bir tavır sergilemiştir. Malebranche ise Descartes'ın ruh ve beden ayrımından hareket ederek bu iki farklı tözün etkileşimini sorgulamıştır. Bu sorgulama onu, nedensel determinizmi inkar ederek Tanrı'nın her defasında nedenleri okazyon olarak kullanmak suretiyle sonuçları meydana getirdiği fikrine ulaştırmıştır. . Tanrı, değişmez okazyonel kanunları belirleyen ve sürekli yaratan iradedir. Biz bu çalışma ile Gazalî ve Malebranche'ın nedensellik eleştirilerini karşılaştırarak Gazalî'nin okazyonalist görüşlerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamayı hedefliyoruz Daha fazlası Daha az

Kilis Yahudi Cemaati ve onlardan kalan bir miras: Kilis Sinagogu

Abdullah ALTUNCU | Akın TERCANLI

Makale | 2022 | On Dokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi52 ( 52 ) , pp.287 - 322

Yahudi Tarihi, farklı dönemlerde ve ayrı coğrafyalarda yaşayan Yahudi topluluklarının birikimlerinden, tecrübelerinden, kültürel dokularından, dini hayatlarından ve belki de en önemlisi hem bireysel hem de toplumsal yaşanmışlıklarından oluşmaktadır. Erken dönemlerden itibaren Anadolu’da görülen Yahudi topluluklarının bir çoğu günümüze kadar varlığını korunmuştur. Bu topluluklardan birisi de Halep Hahambaşılığına bağlı olarak 1960’lı yıllara kadar varlığını koruyan Kilis Yahudi cemaati olmuştur. Kendisine ait sinagogu, okulları ve mezarlığı bulunan Kilisli Yahudilerin, Müslüman komşuları ile aynı mahalleler içerisinde yaşamış oldukla . . .rı bilinmektedir. Birbirinden farklı pek çok dini cemaate ev sahipliği yapmış olan Kilis’te, varlığını en uzun süre devam ettiren topluluk Yahudiler olmuştur. Muhafazakâr bir dini hayatlarının olduğu bilinen Kilisli Yahudiler, genel olarak ticaretle uğraşmışlardır.Milli Mücadele döneminde ise Fransızlara karşı Türklerin yanında yer almıştır. Şehirde yaşamış olan Yahudi cemaatine ait yapıların mevcut izleri, bu topluluğun mimari ve kültürel yapıları hakkında bilgi vermektedir. Bütün bu bilgilere ek olarak Kilis’te Yahudilerin yakın döneme kadar yaşamış olmaları sebebiyle Yahudilerle ilgili hatıraların, toplumsal hafızada halen canlı olduğu görülmektedir. Karşılıklı saygı, hoşgörü ve gösterilen değer üzerinden şekillenen ilişki hem Müslüman hem de Yahudiler tarafından bozulmadan sürdürülmüştür. Bu bağlamda Kilis Sinagogu’nun yakın tarihte yapılan restorasyonu da büyük anlam taşımaktadır. Bu makalede Kilis Yahudi cemaati, sinagogların Yahudi topluluklar açısından kurumsal önemi ve son olarak Kilis Sinagogu’nun yapısal özellikleri ele alınacaktır Daha fazlası Daha az

Kahramanmaraş Depremleri Sonrası Afet Yönetiminde Sosyal Hizmet Uygulamaları

Metin Gani TAPAN

Makale | 2023 | Yedi Aralık Sosyal Araştırmalar Dergisi (YASAD)2 ( 1 ) , pp.1 - 18

Türkiye deprem riski yüksek bir ülkedir. 2023 yılının Şubat ayında yaşanan Kahramanmaraş depremleri toplamda 11 ilde çok ciddi can ve mal kayıplarına neden olmuştur. Deprem gibi insan yaşamını çok boyutlu etkileyen afetlerin yönetimi, afet sonrası yapılacak çalışmaların niteliği ve sosyal hizmet uygulamalarının oldukça önemli olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Derleme niteliğinde yapılan bu çalışmada: afet ve afet yönetimi kavramsal olarak açıklanmış sonrasında ise deprem sonrası yapılan çalışmalar sosyal hizmet müdahale modeli üzerinden değerlendirilmiştir. Müdahale boyutunda sosyal yatırımlar, ekonomik katılım, politik güçlendirme . . . ile insani yatırımlar başlıklarında güçlü yönlerin olduğu öte yandan bu alanlarda bazı hizmet boşluklarının olduğu görülmüştür. Bu bağlamda afet öncesi ve sonrasına yönelik sosyal politika uygulamalarının gözden geçirilmesi, mülteci/göçmenlere yönelik planlamanın yapılması önemlidir. Öte yandan afetlerde kullanılacak fonların oluşturulması, afetzedelerin hizmetlere erişiminde sosyal hizmet uzmanlarının savunuculuk yapmalarının aynı zamanda mağdurlara ve yardım profesyonellerine psikiyatrik destek sağlanmasına gereksinim olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak sosyal hizmet uzmanlarının: depremzedelerin güvenli alanlarda yeni bir yaşam kurmalarına destek olmaları, kamu ve özel yardım kuruluşları ile müracaatçılar arasında köprü görevi üstlenmeleri, kamu ve özel destek kaynaklarının müracaatçılara eşit ulaştırılması için bilgi toplama ve kayıt çalışmalarını yürütmelerinin, yas terapisi ve psikolojik danışmanlık yapmaları son olarak kriz yönetimi rollerini üstlenmelerinin önemli olduğu vurgulanmıştır. Daha fazlası Daha az

Akademisyen kullanım kılavuzuna erişmek için buraya tıklayınız
Tamam

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms